12 Kasım 2015 Perşembe

En Kısa Gecenin Rüyası



                Geçen hafta cumartesi Moda Sahnesinde En Kısa Gecenin Rüyası adlı oyunu izledim. Bu oyun, Shakespear'in Bir Yaz Gecesi Rüyası oyunu.

     
          Sahne, salonun tam ortasında seyirci koltukları ise karşılıklı sıralanmıştı. Sahnenin ortada olması çok iyi olmuş, arka sırada da olsanız oyunu çok rahat izleyebiliyorsunuz (bence Moda Sahnesi, bu sistemi diğer oyunlarından da yapmalı). Neyse biz dönelim oyunumuza. Dekor son derece sade demiştim. Oyunun hangi mekanda olduğunu ışıklarla anlıyorsunuz. Duvara ve tavana yerleştirilen ışıklarla oyunun büyük bir bölümünün ormanda geçtiğini anlıyorsunuz. Tavana yerleştirilen iç çamaşırlar ise aşka bir gönderme midir, yoksa espiri olsun diye mi yerleştirilmiştir? diye düşünmeden edemedim ve ben çiçekli-desenli o sutyen ve külotları, espiri olarak algıladım. Gerçekten komikti. Sahne ortada ama oyuncular salonun neredeyse her yerini kullanıyorlar. Hatta korktuklarında seyirciye sığınıp ellerini tutabiliyorlar ( seyircinin varlığını, oyuna dahil eden oyunlar seviyorum).

           Oyunun yazarı William Shakespear, çevirenleri Emine Ayhan ve Aysun Şişik, yönetmeni Kemal Aydoğan, Sahne Tasarımı Bengi Günay, ışık tasarımı İrfan Varlı ve müzik Can Güngör'e ait. Oyuncu kadrosu ise oldukça kalabalık. Hepsini tek tek tebrik etmek istiyorum. Rolün en büyüğünden en küçüğüne kadar süper bir oyunculuk sergilediler (aslanı canlandıran köylünün gözleri bozulabilir benden söylemesi).

       
           Oyunda üç gruptan bahsedebiliriz, bunlar: Aristokrat sınıfı ( ki oyun,  bu sınıftan insanlar arasında geçen aşkları konu ediniyor), köylüler (aristokrat sınıfa yapacakları tiyatro oyunu için hazırlanan kimi masum kimi  de kurnaz kişilerden oluşuyor) ve periler ( hazırladıkları iksirlerle, aşkların ve aşıkların karmakarışık ilişkiler yaşamasına neden olan varlıklar. onlar sayesinde oyun hem eğlenceli hem de sürükleyici oluyor).

       Köylülerde en çok dikkat çeken şey ise kullandıkları şiveler. Bence çok iyi düşünülmüş, oyunu daha eğlenceli hale getirmiş. Köylülerden bazıları Trakya ağzıyla, bazıları Güneydoğu ağzıyla konuşuyor. En son sergiledikleri Bergama halk dansı oyunun finalini oluşturuyor. Oyun Shakespeare'e  ait ama uygulama Türkiye versiyonu olmuş. Çok da güzel olmuş. Emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.

        Oyun yaklaşık iki buçuk saat sürüyor ama bu iki buçuk saat su gibi akıyor. Mutlaka izlenmeli, diyorum ve (günümüz sözüyle) şiddetle tavsiye ediyorum. Sevgiler...

0 yorum:

Yorum Gönder